Sırbistan topraklarında gezdiğim son yer olan Niş, ülkenin Belgrad ve Novi Sad’tan sonra en büyük üçüncü şehridir. Bu şehir aynı zamanda, İstanbul’un kurucusu Büyük Konstantin‘in de doğduğu yerdir.
Bu yazımda, kaldığım süre itibariyle Niş gezilecek yerler, Niş turistik yerler, Belgrad Niş arası ulaşım ve Sırbistan-Niş Konaklama Hakkında Bilgiler vermeye çalışacağım.
Yazı İçeriği
Niş Hakkında Bilgiler
Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Niş kentinin 1375 yılında I.Murad tarafından fethedildiğinden bahsediyor. Ancak, Niş ile ilgili bazı sitelerde ise şehrin 1386 yılında Osmanlı himayesine girdiği belirtiliyor. 19. yüzyılın başında Sırp İsyanı ile başlayan süreç ise, aynı yüzyılın son çeyreğinde şehrin tam olarak bağımsızlığıyla sonuçlanmış ve neredeyse 500 yıl süren Osmanlı egemenliği sona ermiştir.
Sırp Tarihi’ndeki diğer önemli olay ise, ortaya çıkan isyanları bastırmaya gelen Osmanlı Ordusu ile 1809 yılında yapılan Čegar Muharebesi‘dir. Osmanlıların zaferi ile sonuçlanan bu olaydan sonra, ibret olsun diye Sırp askerlerinin kafaları kesilmiş ve bu bu kesik başlardan bir kule inşa edilmiştir. Günümüzde de müze olarak hizmet veren bu kuleyi yazımın devamında anlatacağım.
Bu arada, söz konusu muharebenin anısı için şehir merkezinden yaklaşık 8 km uzalıkta bulunan Čegar adlı yerde bir Čegar Anıtı bulunur.
Niş’e Nasıl Gidilir ?
Niş’e gelmek için Belgrad Otobüs Terminali’nden Niš Ekspres firmasına ait 10:15 otobüsüne binmiştim. Hafta sonundan dolayı sanıyorum, otobüs çok kalabalıktı. Tek yön için bilete 1240 RSD (yaklaşık 10 Euro) ödedim. Otobüs, bu yoğunluğa rağmen planlandığı gibi tam saatinde kalktı. Yolculuk tam olarak 3 saat 20 dakika sürdü ve saat 13:35’te Niş’e ulaştım.
Otobüs çok lüks olmasa da gayet konforluydu ve wi-fi hizmeti veriyordu. Burada vereceğim tüyo şudur : Wi-fi ağları telefonunuzda göründüğünde sinyali güçlü olan ağın önce ismine bakın. Mesela ben baktığımda “NisEkspres_431” gibi bir şeydi. Şifreyi ise küçük harflerle, arada herhangi bir sembol olmadan “nisekspres431” şeklinde yazın. Ben bu şekilde ilk denememde wi-fi ağına bağlanabilmiştim. İşi şansa bırakmamak için otobüse binmeden şoföre sormalısınız. Bindikten sonra ise otobüste muavin olmadığı için sormak sıkıntı olabilir.
Niş’ten Üsküp’e ulaşmak için ise Niş Otobüs Terminali gişelerinden 10:40 otobüsü için bilet aldım ve bunun için 1350 RSD (yaklaşık 11 Euro) ödedim. Bu güzergah için yolculuğum 4,5 saat sürdü.
Niş kentinden aslında Üsküp’e uğramadan direkt olarak Kosova’ya geçme niyetim vardı. Ancak, internetten araştırdığım kadarıyla bu iki ülke arasında sınır geçişlerinde problem olduğunu okuyunca vazgeçtim. Gerçi Kotor‘da hostelde tanıştığım Avustralya’lı eleman ise 4 gün önce Sırbistan’dan Kosova’ya sorunsuz geçiş yaptığını söylemişti.
Niş Otobüs Bagaj Ücretleri
Belgrad’tan Niş’e gelmek için bindiğim otobüsün şoförü benden 50 RSD bagaj ücreti isterken, Niş Otobüs Terminali’nden Üsküp’e gitmek için bindiğim aynı firmaya ait otobüsün şoförü ise 60 RSD almıştı.
Para Bozdurma
Gözlemdiğim kadarıyla Niş’te Euro/RSD oranı Belgrad’a göre daha iyi. Örneğin, Niş Otobüs Terminali’nden çıkar çıkmaz pazar yeri gibi bir yerden geçiliyor. O sokak boyu birkaç tane döviz bürosu gördüm, hepsinde 1 Euro=123 RSD şeklindeydi.
Onun dışında Kral Milan Meydanı’ndaki McDonalds’ın yanındaki ışıklardan karşıya geçince sağ tarafta bir dövizci var. Orada da 1 Euro=122 RSD şeklinde bozdular.
Sırbistan Niş Konaklama Tavsiyeleri
Niş kentinde konaklamadan yana tercihimi Aurora Hostel‘den yana kullandım. 8 kişilik odada kahvaltı hariç tek yatak şeklinde yaptırdığım rezervasyon için şehir vergisi dahil yaklaşık 9 Euro ödedim. Yalnız ödeme konusunda bu hostelde ufak bir sıkıntı yaşadım.
Bir önceki gün bana Euro olarak ödeme yapabileceğimi söylemişlerdi. Çıkış yaptığım sabah cebimde en küçük 50 Euro olduğundan o şekilde ödeme yapmak istedim, ancak resepsiyondaki eleman bozuk olmadığını söyledi. Pazar sabahı, üstelik otobüsümün kalkmasına kısa bir zaman kalmasına rağmen beni kapı kapı dövizci bulmaya zorladılar. En sonunda yerel halktan birinin yardımıyla bir dövizci buldum ve ihtiyacım kadar bozum yaptım.
Hostele döndüğümde Sırp Denarı olarak ödeme yapmak istedim. Benim hesabıma göre 1120 RSD ödemem gerekiyordu. Ancak, hostel sahibi, resepsiyona düz hesap mantığı 1200 RSD ödemem gerektiğini söylemiş. İtiraz edince, patronunu aradı. 5-10 dakika sonra patronu geldi ve hata yaptıklarını anladılar. Sonunda 1120 RSD’yi kabul ettiler. Aradaki 80 RSD dediğin 2-3 TL bir şey yapıyor. Önemli bir şey değil tabi, ama başkalarına da bu şekilde davranmamalarını umarak istedikleri parayı ödemedim.
Diğer yandan, 8 kişilik oda rezervasyonu yapmama rağmen, sezon henüz tam anlamıyla başlamadığı için tek başıma rahat rahat kaldım. Hostel merkez denilebilecek yere en fazla 10 dakika yürüme mesafesinde. Ödeme konusundaki ufak sıkıntıya ve kaldığım odadaki ufak tefek böceklere rağmen yine de tavsiye edebilirim.
Niş Gezilecek Yerler
Niş’te gezilecek yerlerden bahsedelim şimdi de.
Nazi Toplama Kampı
Burası hafta içi saat 16:00’a, hafta sonu ise 15:00’a kadar açık. 5 dakika önce gitmeme rağmen görevli bayan kapatmak üzere olduğunu söyledi ve sadece birkaç resim çekmeme izin verip sağolsun, ayaküstü bazı bilgiler verdi.
Anlattıklarına göre, II. Dünya Savaşı’nda Sırp, Romen ve Yahudi toplumlarından toplam 30 bin kişinin yolu bu toplama kampından geçmiş. 12 Şubat 1942 yılında, hapsedilmiş 147 kişiden 105’i buradan kaçmayı başarmış, ancak bunların 82’si kaçarken öldürülmüş. Aynı yılın sonuna doğru ise başarılı olmuş başka bir kaçış olayından sonra, Niş Toplama Kampı, insanların infaz edildiği bir yer haline gelmiş. Sanıyorum bu yüzden, kampın önünden geçen caddenin ismine “12 Şubat Caddesi” denmiş.
Kampın bulunduğu alanda gördüğüm kadarıyla 1 tane ana kamp binası ve onun yanında küçük, depo gibi bir bina, onların karşısında 2 tane tek katlı binalar, iki adet muhafızların durduğu kulübe ve yanında çeşme gibi bir yapı vardı.
Nazi Toplama Kampı’ndan çıktıktan sonra önce merkeze gelip oradan 45 dakika yürüyerek Ćele Kula’ya ulaştım. Yol üzerinde, koruyucu hekimlik alanında çalışmalar yapan ve Yugoslavya dönemindeki ilk sağlık kurumu olan Pasteur Enstitüsü bulunuyor.
Ćele Kula (Kelle Kulesi)
Türkçe’ye “Kelle Kule” ya da “Kafatası Kulesi” olarak çevirebileceğimiz bu yapının hikayesi şudur : 5 yıldır devam eden Sırp ayaklanmaları sonucu yapılan 1809 Čegar Muharebesi‘nde öldürülen Sırp askerlerinin kafaları kesilip derileri yüzülür.
Muharebe sırasında ordunun başında görevli Hurşid Ahmed Paşa, öldürülen tüm isyancıların kesilen kafalarının içini pamukla doldurup İstanbul’da padişaha gönderir. Kalan 952 adet kafatasını ise bir kule yaptırıp ibret olsun diye oraya yerleştirir.
Zamanla buradaki kafataslarının yerel halk tarafından yerinden sökülüp kaçırılması sonucu, günümüzde burada sadece 58 adet kafatası kalmış. Şu an kuleye yerleşik kafatası sayısı 57. Muharebe esnasında Sırpların başında olan Stevan Sindjelic’e ait olduğu düşünülen kafatası ise ayrı olarak sergileniyor. Kendisinin bir büstü de binanın hemen dışındaki alanda bulunuyor.
- Cele Kula (Kelle Kulesi) Ziyaret Saatleri
Kelle Kule’nin ziyaret saatleri Pazartesi hariç 10:00 – 16:00 arası saatleri arasıdır. Hafta sonu ise 10:00 – 15:00 arası.
- Cele Kula (Kelle Kulesi) Giriş Ücreti
Kelle Kule’nin giriş ücreti 200 RSD’dir.
Bilet alınan yer ilginç bir şekilde kulenin bulunduğu bahçe gibi bir yerin dışındaki ahşap köprünün diğer tarafında bulunuyor. Görevli bayan benim için kulenin kapısı açtı ve istediğim kadar takılabileceğimi ve resim çekebileceğimi söyledi. İnternette bazı yazılarda, içeride resim çekemeyeceğimizden bahsedilmiş, ancak dediğim gibi resmimi de çektim video mu da.
Ćele Kula içinde ayrı olarak segilenen Stevan Sindjelic’e ait olduğu düşünülen kafatasının oradaki İngilizce hikayeyi okurken dikkatimi bir cümle çekti. O cümlede “…Bu kule Türklerin ne kadar barbar bir millet olduğunu gösteriyor.” gibisinden bir şey yazıyordu. Ben de kule içerisindeki anı defterine İngilizce olarak “Savaş esnasında Türkler düşman askerini öldürdüğünde barbar oluyor, ancak ne hikmetse diğerleri (genellikle Avrupa’daki milletler) öldürdüğünde bunun adına “kurtuluş hareketi” deniyor. Eğer gerçekten bir dünya barışı isteniyorsa, tarihe objektif olarak bakılmalıdır” yazdım. Anlayana tabi.
Ćele Kula’dan çıktıktan sonra aynı yolu geri dönmemek için haritaya bakıp St. Sava Park‘ın oradan Niş Kalesi’ne ulaştım.
Niş Kalesi
1719-1723 yılları arasındaki çalışmayla Osmanlılar, bu alanın etrafına surlar örerek kale haline getirmişler. Niş kentinde yapılması gereken en önemli aktivitedir. Kaleye, merkezdeki Kral Milan Meydanı’nda, Nišava Nehri’nin üzerindeki köprüden geçilerek ulaşılıyor. Kaleye adımımızı ilk attığımız nokta ise İstanbul Kapısı‘dır (Stambol Kapija).
Bu arada Niş Kalesi’ne giriş ücretsiz ve kale 7/24 açık.
İstanbul Kapı’dan içeriye girdiğimizde sol tarafımızda karşımıza bir Osmanlı Hamamı çıkıyor. Bu hamam, Osmanlı döneminin en eski ve en iyi korunmuş yapılarından biriymiş. Şu an restorant olarak kullanılıyor. Hamamın hemen yanındaki cafenin arkasında bulunan kapı ise kaledeki üç kapıdan biri olan Belgrad Kapısı‘dır (Beogradska Kapija), ancak günümüzde kullanılmıyor.
Yürüdüğümüz yolun hemen sağ tarafında ise National Museum (Ulusal Müze) isimli bir müze var. İçeride tek bir zemin kat var ve müze, sadece duvarlara asılmış çeşitli kişilerin resimlerinden ibaret. Giriş ücretsiz. Binanın girişinde ise hemen bir Osmanlı kitabesi ve tuğrası dikkat çekiyor.
Birkaç adım ilerledikten sonra yine sol tarafta ise bu kez Kral Milan Obrenović anıtı yer alıyor. Bu anıt, Niş’in Osmanlılar’dan kurtuluşunun 25. yılını ve Kral’ın ölümünün birinci yıldönümünü anmak için 1902 yılında dikilmiş.
Anıtın yanındaki ana yoldan devam ettiğimizde bu kez sol tarafımızda karşımıza, Belgrad yazımda da bahsettiğim Gazi Malkoçoğlu Bali Bey’in 1521-23 arası dönemde yaptırdığı Bali Bey Camii çıkıyor. Camii, kazı çalışmalarının devam ettiği ve 5. ve 6. yüzyıllara tarihlenen bir Bizans sokağının hemen bitişiğinde bulunuyor. Günümüzde Salon 77 isminde Sergi ve Galeri Binası olarak hizmet veriyormuş.
Bali Bey Camii’nin bu kez sağ tarafındaki geniş alanda ise Romalılardan kalma bir forum bulunuyor. Büyük Konstantin’in altınla kaplı heykelinin zamanında bu alanda bulunduğu düşünülüyormuş.
Roma forumunun karşısında kalan bölümde yani sol tarafımızda ise Lapidarium denen eski, antik anıtlardan oluşan bir alan bulunuyor. Bu alanda, 1. ve 4. yüzyıllar arası döneme ait taştan yapılmış mezartaşları, lahitler ve heykellerden oluşan toplam 41 adet eser var. Bu eserler ilk olarak 1887 yılında kalede sergilenmeye başlansa da günümüzdeki şekliyle 1980’den itibaren duruyormuş.
Çok geniş bir alana yayılmış olan Niş Kalesi’nde biraz daha ilerledikten sonra karşıma Osmanlılar tarafından dikdörtgen şekilde yapılmış baruthane binası çıktı. Günümüzde Osmanlıların yaptığı baruthanelerden sadece beş tanesi korunabilmiş. İçeriye girişte ana bir oda ve bu odanın dış tarafında tam bir tur atılacak biçimde yapılmış bir koridor bulunuyor.
Baruthane’nin tam karşısında ağaçlıklı yerin ortasında bulunan yapı ise Paşa Konağı imiş. Emin olmamakla birlikte Niş Paşası Abdurrahman Paşa olduğu kanaatindeyim.
Baruthane’nin biraz gerisinde ise Niş Kalesi’ndeki üç kapıdan biri olan Vidin Kapısı (Vidin Kapija) bulunuyor (diğerleri İstanbul Kapı ve Belgrad Kapı). Vidin şehri günümüzde Bulgaristan’ın kuzeybatı ucunda Romanya sınırına yakın bir yerde bulunuyor.
Kalenin diğer tarafında ise yani İstanbul Kapı’dan girince sağ tarafta bulunan alanda ise ilk olarak 3,000 kişi kapasiteli açık hava tiyatrosu bulunuyor. Müzik ve film festivalleri falan yapılıyormuş. Ayrıca gördüğüm kadarıyla içeride bir de restorant var.
Tiyatronun karşı tarafındaki çimenlik alanda ise baruthane olarak inşa edilen ve sonradan nalbant dükkanı olarak kullanılan, birbirine eşit boyda iki girişli bir bina bulunuyor.
Burayı da fotoğrafladıktan sonra Niş Kalesi’ndeki uzun yürüyüşüme son vererek tekrar köprüden karşıya geçerek Kral Milan Obrenović Meydanı’na geldim.
Büyük Konstantin Anıtı
Yazımın başında da bahsettiğimm gibi İstanbul’un kurucusu Büyük Konstantin burada, Niş kentinde 27 Şubat 272 yılında doğmuş. (337 yılında da İzmit’te ölmüş). Onun anısına Kral Milan Meydanı’nı Niş Kalesi’ne bağlayan köprünün hemen başında bir anıt dikilmiş.
Anıt üzerinde doğum tarihi değil 312 tarihi yazıyor. Bunun da hikayesi şu : Konstantin, Roma’daki Villa Borghese‘ye yakın bir yerde bulunan Milvian Köprüsü Savaşı‘ndan önce gökyüzünde İsa’nın monogramını ve onun yanında bir kitabe görür. Kitabede “in hoc signo vinces” yazıyormuş. Yani “Bu işaret seni zafere götürecek” gibisinden bir anlama geliyormuş. Daha sonra Konstantin, askerlerine emredip bu cümleyi bayraklarına ve kalkanlarına yazdırmış. Sonuç olarak, savaşı kazanarak Roma’ya girer ve Hristiyanlık resmi din olur.
Kral Milan Meydanı
Niş kentinin merkezi Kral Milan Meydanı’dır. Burada iki adet anıt çeşmenin yanı sıra bir Özgürlük Anıtı bulunuyor. Bu anıt 1937 yılında dikilmiş. Zaten yan tarafında yazan 1877 tarihini görünce şehrin Osmanlılar’dan kurtuluşunun 60. yıldönümünü simgelediğini tahmin etmek hiç de zor değil.
Obrenovićeva Caddesi
Burası trafiğe kapalı, cafelerle ve birçok alışveriş mağazalarıyla dolu canlı bir caddedir. Kral Milan Meydanı’nda köşedeki McDonalds’ın yanındaki trafik ışıklarının tam karşısından başlamaktadır. Belgrad’ta kaldığım hostel çalışanı Miroslav ile Niş’te akşam vakti buluşarak şehri dolaşmıştık. Onunla beraber bu Obrenovićeva caddesine gelmiştim.
Bakırcılar Sokağı
Kazancılar Sokağı olarak da bilinen bu bölge Osmanlılar zamanında çeşitli zanaat dükkanlarıyla dolu bir yermiş. Günümüzde bu bölgede birçok restorant ve konaklama tesisi bulunuyor.
Niş Arkeoloji Müzesi
Birkaç bin yıllık eserlerin sergilendiği müzede ayrıca 1. ve 4. yüzyıllar arasına tarihlenen Roma dönemine ait madeni paralar, heykeller, mezartaşları gibi eserler de bulunuyor. Giriş 200 RSD.
İslam Ağa Camii
18. yüzyılda yapılan bu camii şu an Niş’te ibadete açık olan tek camiymiş. Kral Milan Meydanı yönüne giden ana cadde üzerinde bulunuyor.
Niş kentinde gezdiğim yerler bu kadar. Bu saydığım yerler dışında diğer görülmesi gereken yer Mediana isimli arkeolojik sit alanı. Burası Büyük Konstantin tarafından 4. yüzyılda yaptırılmış ve imparatorluk için mal ve hizmetlerin tedarik edilmesi için önemli bir merkez olmuş.
Burada zanaat merkezleri, mozaiklerle dolu antik villalar, kaplıcalar ve çeşitli heykeller vs. bulunuyormuş. Bu bilgileri bana Miroslav verdi. Aslında Ćele Kula’dan sonra buraya da gidebilirdim ama zamanım daraldığı için pas geçtim.
Niş’te Ne Yenir ?
Seyahatlerimde genel olarak restorantlarda hem fazla para vermemek hem de servis için beklememek adına daha hızlı olan seçeneklere yönelmeyi tercih ediyorum. Ufak tavsiyelerde bulunacak olursam :
Zoki & Nena : Burası tam olarak Kral Milan Meydanı’nda bulunuyor ve gece yarısı da açık olan burgerci. Gördüğüm kadarıyla iki tane kadın işletiyor ve mükemmel Pljeskavica yapıyorlar. Tombik pideye dana, tavuk ya da domuz etinden burger koyuyorlar. Burada hem gündüz dana etli olandan, gece saat 1’de ise Miroslav ile tavuklu olandan yemiştim. 1 Pljeskavica + 1 kutu kola için hatırladığım kadarıyla 320 RSD (yaklaşık 3 Euro) para vermiştim. Kesinlikle tavsiye ederim.
McDonalds : Yabancı ülkelerde farklı tat denemek isteyenlerin sevmeyeceği bir yan başlık olan McDonalds seçeneği de mevcut. Kral Milan Meydanı’nın ana caddeye bakan köşesinde, Zoki & Nena’nın hemen yanında bulunuyor. Gitmeseniz bile yakınlarında durun, çünkü ücretsiz wi-fi var.
Bunların dışında Balkanların genelinde olduğu gibi “burek” ve “pizza” yiyebileceğiniz yerler de mevcut.
Niş Gece Hayatı
Nišava Nehri Civarı : Öncelikle Niş’teki gece hayatı hareketliliğinin Belgrad’takinden aşağı kalır yanının olmadığını söylemem gerek. Miroslav ile Kral Milan Meydanı civarında Nišava Nehri kenarında turladık. Belki de binlerce genç ellerinde içkileri ile birlikte gruplar halinde oturmuş. muhabbet ediyorlardı. Sanıyorum Niş’teki en ucuz gece hayatı aktivitesi.
Ayrıca, bu hareketlilikten dolayı da meydandaki büfeler gece geç saatlere kadar açık.
Niş Kalesi : Yukarıda bahsettiğim kale içindeki hamamın yanındaki cafeler sanıyorum akşamları disko, bar haline geliyor. Hareketli müziklerle kopan bir sürü kişi gördüm. Denenebilir.
Porto Bello : Nişava Nehri üzerinde yer alan gemi şeklindeki işletmedir. Sanıyorum sezon olmadığı için ben oradayken kapalıydı. Ama Miroslav tavsiye ediyor.
Sunset Bar : Sunset Bar’ı tam olarak Hard Rock Cafe’nin yerel versiyonu olarak tanımlayabilirim. Yerel grupların canlı performansları falan var. Miroslav’ın fazla zamanı olmadığı için içeriye girmedik. Dušanova Caddesi üzerinde bulunuyor.
Kaldrma Bar : Burası yanlış hatırlamıyorsam Kopitareva Caddesi’nde kalıyor. Latince ismini ben yazdım, yoksa giriş kapısının üzerinde “калдрма” yazıyor. Buranın sadece önünden geçtik ama acayip süper müzik çalıyordu. İçerisi de gördüğüm kadarıyla gayet kalabalıktı.
Niş Araç Kiralama
Niş’te araç kiralama seçeneklerine BURADAN ulaşabilirsiniz.
Niş için verebileceğim bilgiler bu kadar. Artık Sırbistan topraklarını terk etme zamanı. Sırada Priştine ve Prizren yazılarım var.
Seyahat fotoğraflarım ve videolarım için beni sosyal medya hesaplarımdan da takip edebilirsiniz.
INSTAGRAM : @seqununseyahatnamesi
Merhaba. Üsküpten Priştine ya da Niş’e geçeceğiz. Hangisini önerirsiniz? Bir de tren mi otobüs mü daha iyi olur?
Merhaba, Niş daha iyi. Priştine’de hiçbir şey yok. Otobüsle gidebilirsiniz.
1 ay sonra Belgrad’a gideceğiz. 7 gün. 3 gün Novisad, 4 gün Belgrad yapmayı düşünüyoruz. Üsküp’e gitmeyide düşündük ama kız arkadaşımla gideceğimiz için biraz yorucu olur diye düşündük. Belgrad’dan Novi Sad’e trenle mi gitmeliyiz yoksa otobüsle mi? Hangisini tavsiye edersiniz? Bide bileti aldıktan sonra peronu bulmada çok sıkıntı yaşar mıyız? 7 gün iki şehir için çok mu olur? Üsküp yada Niş’e geçelim mi sizce? Kız arkadaşım biraz çabuk yoruluyor o yüzden sorun yaşarız diye düşündüm siz ne yapmamızı önerirsiniz zamanımızı en iyi şekilde kullanabilmek adına? Teşekkürler.
Merhaba,
Bence Novi Sad icin 3 gun cok fazla. Gidis-donus biletiniz muhtemelen Belgrad’tan. Dolayisiyla Uskup’e gidip gelmek yorucu olur. Giderseniz Novi Sad’in gun sayisini azaltip Niş’e gidebilirsiniz.
Merhabalar. Dört günlük bir Sırbistan seyahati yapacağım. Belgrad’ın yanında bir şehir daha görmek istiyorum. Sizce Novi Sad mı Niş mi?
Merhaba Nilay,
Acikcasi bence Novi Sad’ta yapilacak pek fazla bir aktivite yok. Yarim gun bile yetebilir. Niş bence biraz daha iyi. Ama ucaginiz gidis donus Belgrad ise Niş’e gidip gelmek biraz yorucu olabilir.
O yuzden, yine de benim yaptigim gibi trenle Petrovaradin’e gidip kaleyi ziyaret edebilir ve sonrasinda yuruyerek Novi Sad’a gecebilirsiniz. Kalan 3 gunde ise Belgrad’i gezebilirsiniz.
MErhaba,
guzel bir yazi olmus bizde NIS i gorme firsati bulmustuk guzel sehir. tesekkurler 🙂
Teşekkürler. Fazladan gun varsa Sırbistan’da Niş degerlendirilebilir bence.
Niş’ten Priştine’ye direkt geçiş var mı?
Merhaba Kemal,
Bildiğim kadarıyla Sırbistan’dan Kosova’ya geçişlerde sınırda sorun yaşayan çok. Bu yüzden insanlar genelde Makedonya üzerinden gidiyor. Ben de öyle yazmıştım. Ama internette yabancı bir eleman Niş’ten Priştine’ye sabah 7 ve akşam 6 olmak üzere günlük seferlerin olduğunu söylüyor ve bu yolla Priştine’ye gitmiş.
Merhabalar. Sizce Niş’te kaç gün kalmak gerekir?
Merhaba Sevil. Fazla zamanın varsa elbette istediğin kadar kalabilirsin ama 1 gün yetebilir görüşündeyim.