Merkez üssümüz Hoofddorp.. |
Tren seferlerinin iptali moralimizi biraz bozsa da o tura katılacaktık. Bunun için bu kez otobüs durağına gittik. Başka yol bilmediğimiz için yine hedef Centraal Station üzerinden stada ulaşmaktı. Ancak bekle bekle bir türlü merkeze gidecek otobüs gelmiyordu. En sonunda şoförün tekine stada nasıl gideceğimizi sorduk ve bize üst geçide çıkıp 300 numaralı otobüse binmemiz gerektiğini söyledi. Bu sayede direkt olarak stada ulaşabilecektik. Boşuna dememişler sora sora Bağdat bulunur diye..Bu arada yaptığımız hesapların tutması için en geç on birde statta olmalıydık..
On beş dakikalık bekleyişten sonra otobüsümüz geldi ve kişi başı 4 € ödediğimiz otobüs biletini aldıktan sonra meraklı gözlerle dışarıyı seyrediyorduk..Yaklaşık kırk dakika sonra nihayet stat görünmüştü. İçeride danışmaya girdiğimizde saat tam on birdi. Bildiğin Amsterdam Arena’daydık artık!! Ancak turun on bir buçukta başladığını öğrenince kendimizi Ajax Fanshop’a attık. Kendime hatıra olarak küçük bir Ajax atkısı ve topu aldım.
Adım adım Arena.. |
Saatlerimiz on bir buçuğu gösterdiğinde tura katılmak üzere danışmada toplandık..Normalde 12 € olan biletlerimizi Amsterdam kartımız olduğu için yüzde yirmi beş indirimli olarak 9 €’ya aldık. Daha sonra uzun boylu rehber geldi ve verdiği bilgiler eşliğinde yavaş yavaş stada girdik. Önce stadyumun kontrol edildiği kameralar ve basın köşesini gördükten sonra, Ajax’ta efsane olmuş futbolcuların resimlerinin süslediği duvarların arasından geçerek futbolcuların ve teknik direktörlerin basına röportaj verdiği bölüme geldik. Burada da fotoğrafımızı çektirdik..Daha sonra da stadın tamamını mükemmel bir şekilde gören loca kısmına geçtik. Burada bir yandan rehberin stat ile ilgili söylediklerini dinlerken diğer yandan uygun açılardan fotoğraflarımızı çekiyorduk..Edindiğimiz bilgilere göre yapımı üç yılda bitirilen Amsterdam Arena’nın kapasitesi yaklaşık 52 bin civarı ve 14 Ağustos 1996 yılında Milan’ın 3-0 kazandığı maç ile birlikte açılmış..
Wij Zijn Ajax..We are Ajax.. |
Son olarak sıra zemine inmeye gelmişti. Gerçekten çok değişik bir duyguydu. Stadın üstü bir önceki akşam açık unutulduğundan sahada yer yer beyazlık vardı. Biz kendimize resim çekmek için iyi bir açı bulmaya çalışırken arka planda ise güvercinler zeminde yiyecek bulma telaşı içerisindeydiler. Sonuçta, işte o tarihi fotoğrafı ortaya çıkarabildim..Statta tek beğenmediğim şey ise renk uyumuydu. Hani tek renk olsa belki daha iyi olurdu diye düşünmekteyim..
Bize Amsterdam ArenA da Trabzon !! |
Stattan çıktığımızda saat öğlen bire geliyordu..Stada son kez el salladıktan sonra kendimizi en yakın metro istasyonu olan Strandvliet’e attık ve bit pazarına bir göz atmak için Waterlooplein’da indik..Burada bir müddet takıldıktan sonra artık dönüş yolu gözükmüştü bize. Otelin önünde saat üçte olacağımızdan son sürat Centraal Station’a doğru yol aldık..Görevlilere sora sora trenin kalktığı perona gittik. Yalnız sanki bir şeyler ters gidiyordu. Bana öyle geliyordu ki yolun öteki tarafında beklemeliydik. Çünkü kalabalık o taraftaydı. Sonra bir anonstan sonra yüzlerce kişi bir anda bizim bulunduğumuz perona yöneldi. Yine bekledik bir süre ama tren yoktu ortalıkta. 14:05 treni son şansımızdı ancak beş dakika çoktan geçmişti bile..Acaba yine mi iptal olacak derken bir anons ile bütün herkes bir anda birbirlerini ezme pahasına, karşı yola doğru yönelince biz de onları takip ettik ve kendimizi zar zor boş koltuklara attık. Biletimiz yoktu ve çok büyük bir risk almıştık aslında. Gerçi Haydarpaşa-Adapazarı Ekspresi’nden tecrübeli olan ben, trenin normalden aşırı fazla olduğunu hesaba katıp kontrol yapılmamasını umuyordum. Tabi bundan da önemlisi trenin bir an önce kalkmasıydı..
Gergin bekleyişin ardından sonunda tren normalden on beş dakika sonra da olsa hareket etmeye başlayınca havalimanına yetişmek isteyen diğer yolcuların sanki ağlayıp birbirlerine sarılacakları bir ortam oluşuvermişti. Bizde mutluyduk tabi..Saatlerimiz üçe çeyrek kalayı gösterdiğinde nihayet Hoofddorp’ta inmiştik. Bu arada rehber bizi üçüncü kez arıyordu. Bir gün önceki hatayı yapmayarak diğer taraftan yolu takip ettik ve belli yerlerde koşarak zamanından önce otele ulaştık..Herkes otobüse binmiş bizi bekliyordu. Ancak kimsenin bize kızmaya hakkı yoktu; çünkü bizim de valizlerimizi otelden alıp otobüse bindiğimizde saat üçe beş vardı. Yani bize söylenen zamandan önce hazırdık..Özetle, o saate kadar yapmış olduğumuz planlar tam anlamıyla başarılı olmuştu..
Gerekli hazırlıklardan sonra Schiphol Havalimanı’na gitmek üzere otelden ayrıldık. Havalimanında önce karnımızı doyurduk ve sonra, daha önce almaya fırsatımızın olmadığı lale tohumlarını alıp çantaya attık. Sıkıcı check-in işlemlerini yaptırmak üzere sıraya girdik ve nihayet uçağa bindik. Rahat bir yolculuğun ardından akşam saat on buçuk gibi sağ salim İstanbul Atatürk Havalimanı’na vardık..
Özetlemek gerekirse, tatil boyunca en keyif aldığım ve planlarımı büyük ölçüde gerçekleştirdiğim yer Amsterdam olmuştu. Ancak içime oturan tek şey, önünde “I Amsterdam” yazılı t-shirt alacak zamanımın olmamasıydı. Bu yazıyı okuyan arkadaşlardan bu konuda bir jest bekliyorum ona göre.
Kaderin bizi tekrar buluşturması dileğiyle..Tot ziens Amsterdam !!
INSTAGRAM : @seqununseyahatnamesi
1 yorum
Pingback: Amsterdam Gezilecek Yerler | Sequ'nun Seyahatnamesi